Son Eklenenler

29 Eylül 2008

Hayaller Mimi


Ödevlerimi yapmadığımdan bayram tatiline sıkıştı hepsi. Tamam, kızmayın. İşte yapıyorum şimdi. Sevgili Goddess Artemis, hayaller konusunda mimlemiş beni.
Hayal etmek güzeldir. Boş kaldıkça hayallere dalan biri olarak söyleceklerim var elbet.
Aslında o kadar erken ki bir şeylerden vazgeçmem için. Henüz koşturmaktayım hayallerimin perşinden. Bunların en yakını sanırım bilime hizmet etmek. Asistanlık için çabalıyorum şu aralar. Hazır öğrencilik hayatım devam ederken bir interrail yapmak. Avrupa'yı görmeden ölmek istemiyorum. Aslında sürekli gezmek istiyorum ya şartlar uygun olmuyor bir türlü.
Aslında yapılmayacak bir şey değil ama, bir gün herşeyden kendimi çekmek istiyorum. Mesela sabah okula giderken otobüsten inip sahil boyunca yürüyerek fotoğraf çekmek. Kimseye haber vermeksizin aniden ortadan kaybolup bir hafta kadar gündelik yaşamdan uzaklaşmak istiyorum. Sonra hiçbir şey olmamış gibi kaldığım yerden devam etmek. Güzel olurdu.
Bu kadar hayal yetiyor bana. Unutmadani, hayaller gerçekleştikçe yerini yenileri alıyor. Bu yüzdendir ki bu kadar kısa oldu bu yazı.

Not: Bu yazı uzun zaman önce yazılmaya başlandı. Bazı aksaklıklar yüzünden bu güne kadar beklemek zorunda kaldı. Kusura bakmayın efenim.

Mim: Nefretlik Şeyler

Neredeyse üç hafta önce sevgili pretty in pink hanım mimlemiş beni. Tabi ben arayı iyice açınca uzadıkça uzadı yanıt verme süresi. Hemen başlıyorum efendim. Konumuz nefretlik şeyler:


  • Ayakkabı giymek: Beni günlük hayatta oldum olası sıkan bir eylemdir ayakkabı giymek. Sıkıyor beni, elimde değil. Daha önce de bahsetmiştim. Bkz: Dört Dörtlük Mim: 8 Eylül Pazartesi.
  • Birinin hakkımı yemesi: Çokça bir sırada beklerken olur bu olay. Efendi efendi sıra beklerken aklı evvelin biri gelir, öne geçmeye çalışır. Kısa devre yapar beynim. Dayanamam, anında patlarım. Sinirden titremeye başlarım ki, o anda on kaplan gücünde olurum. :) Bir de üç kuruşluk malı beş kuruşa satmaya çalışanlar vardır ki onlara da haddini bildiririm.
  • Otobüste/dolmuşta yer isteyen kişiler: Tamam, yaşlılara, bayanlara saygılıyım; elimden geldiğince yardımcı olmaya da çalışıyorum, gelgelelim öyle insanın tepesinde dikilipte laf sokmaya çalışan tiplere gıcığım. Belki ayakta duramıyorum ben, belimden rahatsızım, doktordan geliyorum. Nereden biliyorsunuz? Size mi kaldı benim saygımı ölçmek?
  • Otobüste/dolmuşta babasının malı gibi yayılan tipler: Bunlar da ayrı bir tiptir. İki kişilik koltuğa yayılırlar, omuzları üzerinize abanır. Ki ten temasından hiç hoşlanmaam. Bu sınıfa başka bir örnek de çocuğunu kucağına almayanlardır. Sanki takside seyahat ediyorlar. Bu çocuklu lüks düşkünleri sebebiyle bir önceki grupça taarruz ateşine tutuluyorum.
  • Yere tükürmek/çöp atmak: Hayatım boyunca anlayamadım, bir insan neden çevreyi kirletir. İki adım ötede çöp varken neden elindeki atıverir yere.
  • Devlet dairesinde keyif çatan memur tipi: İki dakikalık iş için önünde yarım saat beklediğim için biliyorum. Sanki kendisi kral biz de köleyiz. Yap işini, mesain bitince ne halt yersen ye. Bir de emir kipiyle konuşmazlar mı, boğuveresim gelir. En son İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde bir polise dedim; "saygı istiyorsanız saygılı olmayı da bileceksiniz" diye.
Aklıma gelenler bunlar. Daha sonra hatırlarsam; başka bir dalga yaratsın diye başka bir biçimde yazarım. Bu mim kimlere gitti takip edemediğimden, üzerine almak isteyene bırakıyorum. Hadi bakalım.

07 Eylül 2008

Dört Dörtlük Mim

Efendim, sevgili Vladimir, önümüzdeki dört gün son dört gününüz olsa ne yapardınız? diye mimlemiş beni. Zaman kısa, ne yapmak istiyorsam hemen yazıp gerçekleştirmeye çalışayım diyerek hemen oturdum bilgisayarın başına. İşte diyorum neler yapacaklarımı. Az aşağıda.

7 Eylül Pazar: Mim akşam üzeri geldiğinden bugün kısa bir organizasyonla geçirilicek. Eş, dost, akraba ile helalleşilecek. Çay, kahve bahane, sohbet edilecek. Bütün gece sürer bu. Yalnız kalınca terasa çıkılıp yıldızlar seyredilecek. Bir daha göremem belki. Aslında sabahtan olsa -gerçi hayli erken gelmiş mim, yeni farkettim- Nâzım'ın Bugün Pazar şiiri eşliğinde çimlere uzanmayı da isterdim. İnsanoğlu ne doyumsuz varlık, değil mi?

8 Eylül Pazartesi: Sokaklara vuracağım kendimi. Yapmak isteyip de yapamadığım şeyleri yapmaya. Mesela ayakkabı giymekten zerre hazzetmem. Ayakkabısız dolaşacağım Kordon'da. Yerler çimen zaten. Akşama da ay ışığı altında şarap içerim. Ohh, mis. Zaten çimenlerde komün ruhu sürüp gitmekte öğrenciler arasında. Sabaha kadar sohbet ederiz. Benim de söyleyeceklerim var tadında bir sohbet olur bu. Sahi ilk günden itibaren uyanık kalmak için ilaç alacağımı söylemedim, değil mi? Söyleyeyim hemen. Bu mimi yazarken ilaç aldım. Dört gün idare eder dedi eczacı.

9 Eylül Salı: Evlilik günüm. Yıldırım nikahı olur mu acaba? Olmazsa da kaçarım sevgilimle. Aslında dünya yok olacaksa bu günün anlamı da olmayacak. Yani başkaları için. Ama bizim için olacak. Nerede kalmıştık. Evlendim efendim. Asansör'de yemek yemeden ölmek istemem. Aşağıdaki manzaraya karşı akşam yemeği.

Yemekten sonra deniz kenarında bir yere gideceğim ama neresi bilmiyorum. O kısma birazdan geleceğim.

10 Eylül Çarşamba: Datça'dayım. Bir ağacın altında. Denizi izliyorum. Yanımda bitanem. Karşımdaki manzara işte şu:

Biraz daha oturduktan sonra gezmeye başlıyoruz. Tam olarak nereye gittiğimizi bilmeden. Aslında gittiğimiz yerin önemi de yok. Bugün Dünya'nın son günü. Garip bir şekilde yorulmuyoruz yürümekten. Bakınız akşamı ettik.

Bu tepede bir ağaç buluyoruz derken. Gün bitmek üzere. Yogunluk belirtileri başladı. Hem eczacının ilacı da etkisini yitiriyor. Sarılıp derin bir uykuya dalarken güneş de batıyor ufuktan. Sadece bizim için değil.

İşte böyle efendim. İlginç bir senaryo olur bunlardan. Yalnız hafiften bir korku var içimde, bu kadar bahsedildikten sonra. Önce bilgilendirme.
Söz konusu deneyin yapılacağı Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi resmi sayfası için buraya, Atlas Deneyi resmi sayfası için buraya, Atlas Deneyi hakkında, geçtiğimiz kasım ayında uçak kazasında kaybettiğimiz bilim insanımız Engin Arık'ın hazırladığı sunum için buraya bakabilirsiniz.

Şimdi sıra gelenksel mimleme töreninde. Sevgili 7.Oda, Abi, Rippin Corpse ve Başak Esin; siz ne yapardınız önümüzdeki dört gün son dört gününüz olsa?

03 Eylül 2008

Ve Perde Açılır!

Sonunda beklenen an geldi. Bir buçuk yıllık aradan sonra öğrenci sıfatına kavuştum. Dün okula kaydımı yaptırdım. Artık resmen İYTE öğrencisiyim!
Bu yazı aslında bu kadar kısa olmayacaktı ama sevinçten kelimeler düğümleniyor boğazımda. Mutluluğumu tarif etmem şu an için imkansız gibi geliyor. Birazdan yazmaya devam edeceğim.

Etrafta gülen gözlerle bir saat kadar dolaştıktan sonra tekrar geldim. Bu sırada boş durmadım tabi. Çektiğim fotoğrafları Flickr'a yükledim. Az aşağıda.

Girişte verilen yol haritası işlerin daha çabuk ilerlemesi sağlıyor.

Banka şubesi ayağınıza gelmiş. Yalnız bozuk para sıkıntısı var gibi.

Önkayıt için bilgisayarlar hazır.

İşler yolunda gidiyor.

Bir adım kaldı.

Son adım: Öğrenci kimliğinizi aldınız mı?

Rektörlük önündeki duraktan manzara.

Aynı duraktan başka bir manzara.