Haberleri takip ediyormusunuz bilmiyorum. Ama takip ediyorsanız mutlaka görmüşsünüzdür. Tuzla Tersanesi çalışanlarına ölüm saçıyor. En son haberle 82. ölümün gerçekleştiği bildiriliyor. Tam 82 can. Hem de 8 ay gibi kısa bir sürede. Medyada, hani yazılı değil de görsel olan medyada, yani o aralarına reklam koydukları 'ana haber bültenleri'nde ne kadar gördünüz bu haberleri.
Hani o bilmem kimin sahnede silahlı saldırıya uğradığını günlerdir konuşan medyada. Tamam, vahşi batıya benzememiz ayrı bir yazı konusu. Fakat ölen 82 işçiden ve orada hala çalışan, çalışmak zorunda olan yüzlerce işçiden bahsediyoruz. Neden mi çalışmak zorundalar? Çünkü asgari ücret olan 435 YTL ile evlenip yuva kurmak, geçinebilmek imkansıza yakın. Ama hakkını yemeyelim kimsenin, Türk ekonomisi çok iyi durumda ve bu gelişme 2002'den beri süregelen titiz bir çalışmanın ürünü!
Sadece Tuzla'da da değil bu kazalar. Mersin'de de var Ereğli'de de.
Medya sessizce yapılan aftan da yeterince bahsetmiyor pek tabi. Çoğunlukla görevi kötüye kullanmak ve rüşvet gibi suçlardan hüküm giyenleri kapsayan aftan. Belki de eriyen kadroları tekrar göreve döndüren bir af bu. Kim bilir?
İş yerlerinin özelleştirlmesine karşı mücadele eden TEKEL işçilerinin üzerine buz gibi soğuk havada tazyikli su sıkılmasını da 1-2 dakika anca görüşsünüzdür televizyonlarda. O kadarını görebildiyseniz ne mutlu.
Ondan sonra da İngiliz uzmanlara hak vermemek elde değil. Ne diyorlar:
Hani o bilmem kimin sahnede silahlı saldırıya uğradığını günlerdir konuşan medyada. Tamam, vahşi batıya benzememiz ayrı bir yazı konusu. Fakat ölen 82 işçiden ve orada hala çalışan, çalışmak zorunda olan yüzlerce işçiden bahsediyoruz. Neden mi çalışmak zorundalar? Çünkü asgari ücret olan 435 YTL ile evlenip yuva kurmak, geçinebilmek imkansıza yakın. Ama hakkını yemeyelim kimsenin, Türk ekonomisi çok iyi durumda ve bu gelişme 2002'den beri süregelen titiz bir çalışmanın ürünü!
Sadece Tuzla'da da değil bu kazalar. Mersin'de de var Ereğli'de de.
Medya sessizce yapılan aftan da yeterince bahsetmiyor pek tabi. Çoğunlukla görevi kötüye kullanmak ve rüşvet gibi suçlardan hüküm giyenleri kapsayan aftan. Belki de eriyen kadroları tekrar göreve döndüren bir af bu. Kim bilir?
İş yerlerinin özelleştirlmesine karşı mücadele eden TEKEL işçilerinin üzerine buz gibi soğuk havada tazyikli su sıkılmasını da 1-2 dakika anca görüşsünüzdür televizyonlarda. O kadarını görebildiyseniz ne mutlu.
Ondan sonra da İngiliz uzmanlara hak vermemek elde değil. Ne diyorlar:
Kalabalık grupların davranışlarını anlayabilmek için bazı testler yapan Leeds Üniversitesi’nden bilim insanları, kalabalık bir grup halinde olması durumunda insanların koyun ya da göçmen kuş sürüleriyle arasında pek fark olmadığı sonucuna vardı.
Bu sonuç size de tanıdık geldi mi?
3 yorum:
Basını ikinci bir ağzıymış gibi kullanan adamın ,arada bir de basına çıkışmış gibi yapıp,basının da bunu haber yapmasına ne demeli.Oyun içinde oyun mu,karagöz-hacivat çekişmesi mi,yoksa basının bu halini bile az mı buluyor da böyle yapıyor bu agresif adam,hala karar veremedim.
Ne yazık ki tahammül ötesi basınçlı su görüntülerini kızımla birlikte izledim,olanın bitenin tam adını söyledim ona..İçin için O'na bıraktığımız gelecekten korkarak.
Suya sabuna dokunan yazıların için kutlarım.
Bir dönem gemi alım satım, gemi alıp parçalama, gemi ile yük taşıma işine ucundan bulaştım. İnanılmaz paraların döndüğü ve çok karlı bir iş kolu olduğunu biliyorum.
Muhtaç insanların olabilecek en düşük ücret seviyesinde işe alınıp artık sağlığı tehdit eden değil ölümcül koşullarda çalıştırılması insanlığa sığan bir davranış değil. Bu düpedüz insanları kendi rızaları ile kölelştirme düzeni. Yirmibirnci yüzyılda yaşıyoruz, o tersanelerden yararalan, trilyonlarına trilyon katan sermaye sahiplerinin buradaki işçilerin içinde bulundukları çalışma koşullarına karşı zerre kadar ilgi göstermediği son derece ortada. İnsanların insanlara saygı göstermediği bir ülkede yaşıyoruz biz, kraldan çok kralcıların derdini söyleme telaşındaki insan gruplarına eziyet etmekte sakınca görmediği bir ülke. BU yaşıma geldim, hiçbir şeyin iyiye gittiğine şahit olmadım henüz.
Koyun sürüsünden farkımızın olmadığını görüyoruz biraz düşününce.
bugün kü gazetelerde bu konu yine yer aldı... işçiler seslerini duyurmak isteyince polis ten dayak yedi ve sayın bakan bu neyin direnişi şimdi? ne gerek vardı sanki? soruları ile işçinin dertlerini küçümsenecek kederler seviyesine indirdi bir anda...
marie antoinette'in pastası masum kaldı bunların tedavisi imkansız körlüğünün yanında.
Yorum Gönder